5 Nisan 2009 Pazar

Distopyalaştıramadıklarımızdan mısınız?



















Televizyonda reklamlar: TV uydusu olmaksızın hayatının kararacağını söyleyen aileler, 5 yaş altı çocuklar için her şeyi ama her şeyi yapabilecekleri basit program ve klavyeler…

Şehrin daracık sokaklarına sıkıştırılmış ilköğretim okulları (çoğunun ne bahçesi ne de spor salonu var), gürültülü caddelerin ufacık köşelerinde uyduruk çocuk parkları, “lan lun” enflasyonist çocuk dizileri…

Aile kurumunun gerekliliği göreceli bir konu olsa da yaşadığımız dünyanın özünün aslında doğa olduğunu unutmamız an meselesi. İnsan nesli çoğaldıkça toprakla tanışıklığımız azalıyor. Gerçekliğimiz, insan yaratısı sanallıklar haline geliyor. Muhafazakar yaklaşımla bu durumun kendi sonumuzu hazırlamaktan başka bir şey olmadığını söylemek çok kolay. Belki de kabullenmek ve narsist insan nesli makinesinin yedek parçası olmak da güzel bir seçenektir. Yakında “çocuk yetiştirme çiftlikleri”ni görmek hiç de şaşırtıcı olmayacak. İlk denemeler, çocuk yuvaları ile yapılmıyor mu zaten… Çocuk çiftlikleri programlanmış insanlar yetiştirebileceği gibi ebeveyn mülkiyetçiliğinin sonunu getirerek kan bağı olmaksızın topluluk halinde yaşamayı da öğretebilir. Hangisinin gerçekleşeceği tamamen içeriğe ve tesadüflere kalmış.













Kısa bir giriş yapıp hevesi kursakta bıraktığım bu konunun açılımlarını aşağıdaki şaheserlerde/eserlerde bulabilirsiniz:
- 1984 - Mülksüzler
- Cesur Yeni Dünya
- Fahrenheit 451
- V for vendetta
- Watchmen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder